Bu Blogda Ara

30 Aralık 2011 Cuma

YALE ZİYARETİ- SONBAHAR 2011



12 Kasım 2011 sabahı, Boston’dan New York’a gitmek üzere geri dönüş yolumuza çıkmamız gerekiyordu. Akşam saat 22:00’de JFK’den kalkacak, THY NY-İST uçağı ile tatilimizi bitirip, maalesef geri döneceğiz. Bu sebeple, yolumuzun üstünde olan Yale Üniversitesi  ziyaretimizi bugüne bıraktık. Sabah erkenden otelden ayrılıp, 2.5 saat sürecek bir araba yolculuğu ile New Haven, Connecticut’taki Yale’e gittik.


Yale Üniversitesi’nin logosu ve sloganı “Lux et Veritas-(Light and Truth)” "Işık ve Gerçek" anlamında...
Yale Logosu ve Sloganı
Hatırlarsınız, Yale Üniversitesi'nin bizim için anlamı çok büyük! Daha önceki Boston yazımda da bahsettiğim gibi, Hacer Teyzesi, Çağla’nın göbek bağını, 1997 yılının Ağustos ayında Yale’e gömmüştü… Çağla daha bir aylıktı ve neden Yale olduğunu çok iyi anımsamıyorum, belki de bir işaretti J. Çünkü Hacer o yaz, Amerika’ya yerleşen Hacettepe Üniverisitesi’nden arkadaşlarıyla, Orlando, New York ve Boston’u kapsayan bir gezi yapmıştı. 14 sene sonra, burasını birlikte ziyaret etmek bizi çok heyecanlandırıyordu. Baksanıza, göbek bağını ararken yüzünde güller açmış kızımın!
Çağla Yale'de göbek bağını arıyor!
Mükemmel bir cihaz olan GPS’in yardmıyla, gerçekten de 2.5 saat sonra, elimizle koymuş gibi bulduk “Yale Visitor Service”i… Şanslıydık, Berkeley College South- Elm Street kapısında (Durfee Hall’ın karşısı) park ettik arabamızı… Parkmetreye yaklaşık 2.5 saatlik bir süre için bozuk para atıp, 143 Elm Street adresindeki, 1767 yılında yapılmış olan “Mead Visitor Service”e doğru yürüdük. Burası küçük ve sıcak bir Yale müzesi sanki. 
Çağla Yale'de!
Okulun maskotu "Handsome Dan-Yakışıklı Dan", bilinen "Yale Bulldog" ve Yale mücadele şarkının nakaratı (Yale Üniversitesi'nde bir öğrenci iken, Cole Porter tarafından yazılmış), "Bulldog, bulldog, bow wow wow." Okulun rengi Yale Mavisi. Yakışıklı Dan, Amerika'da ilk üniversite maskotu olarak, Yale'de 1889 yılında kurulmuştur. 1889 yılında onun sahibi olan, öğrenci Andrew B. Graves, kampüse ilk "Yakışıklı Dan"ı getirmiş. Ve bu bulldog, hızlı bir şekilde, ateşli bir anti-Harvard eğilimlerinin tüm halefleri için bir gereklilik halini alan, sevilen bir maskotu haline gelmiş. O dokuz yıl sonra öldüğünde, sahibi Graves köpeğini doldurulmuş olarak saklamış ve şimdi o ilk maskot, Yale kupa odasında yapılan camın altında.
Yale'in maskotu Bulldog- ilk Handsome Dan
Maalesef saat 1:30 pm de başlamış olan "guided tour”a yetişemediğimiz için, kendi turumuzu yapmak için gereken self-guided walking tour” haritalarını ve broşürlerini buradan aldık. Bu bilgileri alabileceğiniz adres, http://www.yale.edu/gateways/visitors.html
Yale Old Campus
Burası inanılmaz güzel bir yer, bence Harvard’dan bile daha güzel… Binalar, yollar, parklar, heykeller gerçek değil de, sanki bir resim karesi gibi ya da tarihi bir film sahnesi olacak kadar güzel ve etkileyici…
Yale Old Campus Houses
Rehberimiz Murat eşliğinde, Visitor Center"dan çıkıp New Haven Green'in yanındaki College Street'ten Yale Walking Tour"umuza başladık. 

Yale  Mead Visitor Center - 143 Elm Street
Her Amerikan şehrinde olduğu gibi, burada da merkeze yapılmış bir ana park olan "New Haven Green"e bayıldık. Burada gerçi her yer park gibi ama, "doğa-insan ilişkisine verilen önemin ve birlikteliğine saygılı bir özenin gösterilmesi amacına hizmet ettiği" görüşüme artık kesinliklik kazandıran bu parkları, kıskanmıyorum desem yalan olur. Sağımızdaki harika bir kemerli kapıdan "Old Campus"e girdik. Burası "Phelps Hall and Archway", Yale Üniversitesi'ne sembolik bir giriş olarak, 1896 yılında Tudor stilinde inşa edilmiş.
Yale Old Campus- Phelps Hall & Archway
Yale Old Kampüs, aynen Harvard'taki gibi birinci sınıf öğrencilerine ev sahipliği yapan, okulun en eski binalarından oluşmakta. Bunlardan en güzeli New Haven'in en eski binası ve ulusal tarih mirası olarak bilinen, 1750 tarihli Connecticut Hall. 
Yale Old Campus - Connecticut Hall
Bu alan aynı zamanda yaklaşık 20,000 kişinin katıldığı, her sene mayıs ayında yapılan mezuniyet törenine de ev sahipliği yapıyormuş.
Yale Old Campus
"Old Campus"te, önceki eski kütüphane ve ilk Gotik dini bina olan Dwight Hall & Chapel ve Linsly-Chittendal Hall ve Street Hall binları da gözlerini alamayacağınız güzellikteki sınıf ve yurt binaları.
Yale Old Campus-Dwight Hall & Chapel 
Yale’in kökleri, sömürge din adamlarının, Yeni Dünya’da, Avrupa liberal eğitim geleneğini korumak için New Haven’da bir üniversite kurmak için bir çaba gösterdiği 1640’lara kadar geri izlenebilmektedir. Bu vizyon 1701 yılında yerine getirilmiş ve aşağıdaki okul tüzüğü kabul edilmiş, “Gençlere burada sanat ve sosyal bilimler öğretilerek, Yüce Allah’ın lütfu ile Kilise ve Sivil Devlet isdihdamı için uygun olarak yetiştirilmelidir.” 1718 yılında, okul, Galli tüccar Elihu Yale tarafından 417 kitap, Kral I. George’un bir portresi ile birlikte dokuz balya mal satışından elde edilen gelirlerin bağışladığı için, "Yale Koleji" adını almıştır.
Yale Cross Campus
"Old Campus"u Giamatti Bench'ten geçtik ve High Street'e çıkarak turumuza devam ettik.
Yale Old Campus- Giamatti Bench
Kafanızı kaldırdığınızda 216 ft (66 m). yüksekliğinde Yale'in ana sembolü ve 1921'de tamamlandığında "Washington Monument"ten (1885-169.24m) sonra, ülkedeki en yüksek kule olan Harkness Memorial Tower'u göreceksiniz. Burası 54 zilden oluşan çan kulesi, Yale'in ileri gelenlerinin heykelleri , Homer, Aristo, Öklit, Dante, Shakespeare gibi alegorik (göndermeli) figürleri, mizahi öğrenci heykelleri ve Tıp, Ekonomi, Hukuk ve Kiliseyi betimleyen, "Cesaret ve Çaba", "Savaş ve Barış", "Cömertlik ve Düzen", "Adalet ve Gerçek", "Hayat ve Terakki", "Ölüm ve Özgürlük" mecazi figürleri ile bir anıt.
Yale Harkness Memorial Tower
Harkness Tower"in High Street üzerindeki  anıtsal demir kapısının üzerine özenle işlenmişYale sloganı düşündürücü; For God, For Country, For Yale... Ne de olsa Yale mezunu beş ABD Başkanı var; William Howard Taft, George H.W. Bush, George W. Bush, Gerald Ford (Law Scholl) ve Bill Clinton (Law Scholl). Dünü koruyarak, geleceği inşa ediyorlar! http://buildings.yale.edu/
Harkness Memorail Gateway
Yale Üniversitesi'nde üç önemli akademik bileşenler bulunmakta; Yale Koleji (lisans programı), Sanat ve Sosyal Bilimler Enstitüsü ve meslek okulları. Buna ek olarak, Yale, merkezleri ve programları, kütüphaneleri, müzeleri ve idari destek ofisleri ile geniş bir yelpazede çalışmaktadır. 311. yaşındaki Yale’e, şu anda yaklaşık olarak, 11.250 öğrenci devam etmektedir. İlk uluslararası öğrencisini, 1830’larda bir öğrenci Latin Amerikalı ile kabul etmiş. Bugün 108 ülkeden gelen uluslararası öğrenciler, lisans öğrencilerinin %17’si civarında. Kadınlar 1873 yılından beri burada öğrenim görmekteymiş.
Yale - High Street
High Street'ten Chapel Street'e doğru yürümeye başladık. Ama gördüklerimizin güzelliğinden o kadar etkileniyorduk ki, hızlı ilerlemek mümkün olamadı. Birden bir bahçeye açıldı yol. Kenarındaki binalar nasıl güzel anlatamam; ama belki resimler ne demek istediğimi daha iyi anlatır... 
Yale Sculpture Garden
Bir tarafta Brandford College, diğer tarafta Jonathan Edwards College var... Böyle bir binada okumak ve yaşamak nasıl bir duygudur kimbilir?
Yale Brandford College
Yale College, 1930'lu yılların başlarında, ABD'de yatılı kolejlerin kurulması ile, ortaçağdan kalma Oxford ve Cambridge gibi İngiliz üniversitelerini model olarak alırak, şimdiki haline dönüştürülmüştür. Bu kendine özgü sistem, Yale öğrencilerine hem küçük bir üniversite ortamında samimiyet, hem de büyük bir araştırma üniversitesinin geniş kaynaklarının sunulmasını sağlıyor. 
Yale-Jonathan Edwards College

Her biri yaklaşık 450 üyeye sahip, on iki ayrı topluluklar (kolej) halinde yaşayan lisans öğrencilerinden bahsediyorum. Her kolej, sakinlerinin (öğrencilerinin), birlikte yaşamak, yemek yemek, sosyalleşmek ve çeşitli akademik ve ders dışı etkinlikleri takip etmelerini sağlamak için paylaştığı, birbirine denk ve canayakın topluluk tarafından kulaanılan bir avlunun çevrelediği ve tam bir şehir bloğu kadar alan kaplayan okullar aslında... Her kolejin bir üstadı (master), bir dekanı ve bunun yanısıra arkadaşları (fellows) olarak bilinen çok sayıda yerleşik öğretim üyeleri var. Her biri kendi yemekhane, kütüphane, seminer odaları, dinlenme salonları ve diğer tesislerine sahip.
Skull and Bones
Hihg Strett'in sonunda Yale University Art Gallery"nin kemerinin altından geçip, Chapel Street'e ulaştık. Bu bina 1928 yılında Yale'in ilk modern binası olarak inşa edilmesine rağmen, eski dokuyla uyumu inanılmaz bir özeni gözler önüne seriyor. Burada tüm dünyadan 185,000'den fazla eser ve çalışma sergilenmekteymiş. Bu kampüsteki galerilerden sadece birisi... Ne de olsa Yale, ülkedeki ilk sanat okuluna ev sahipliği yapan ilk üniversiteymiş...
Yale University Art Gallery
Chapel Street'te ilk gözümüze çarpan Yale Reperatory Theatre oldu. Burası ilk başta kilise olarak inşa edilmiş, ancak 1969'dan beri, Tony ödülü kazanmış profesyonel bir tiyatroya ev sahipliği yapıyormuş...
Yale Reperatory Theatre
Yale Tıp Fakültesi 1810 yılında tanınmış. Ardından, 1822 yılında İlahiyat Fakültesi, 1824 yılında Hukuk Fakültesi, 1847 yılında Sanat ve Sosyal Bilimler Enstitüsü (1861 yılında, Birleşik Devletler'de ilk doktora verildi.), 1869 yılında Sanat okulları, 1894 yılında müzik izledi. 1900 yılında Orman ve Çevre Çalışmaları, 1923 yılında Hemşirelik, 1955 yılında Drama, 1972 yılında Mimarlık ve 1974 yılında İşletme ve Yönetim bölümleri açılmış.


Art & Architecture Building'den York Street'e döndüğümüzde, binanın yanında küçük şirin bir bina göreceksiniz. Burası 1878 yılından beri faaliyet gösteren, en eski üniversite günlük gazetesinin çıkarıldığı, Yale Daily News binası...
Yale Daily News
York Street'te bir başka dünyaya geldiğinizi hissettiren birşeyler var. Eğer yol kenarındaki son model arabalar olmasa, ortaçağı anlatan bir sinema dekoru içinde dolaştığınızı düşünebilirsiniz.
Jonathon Edwards College Gateway
Ve karşınızda 1926 yılında inşa edilmiş olan Tiyatro okulu ve lisans öğrencileri tarafından kullanılan yüzyıllık bir tiyatro...
Yale University Theatre
Yale School of Drama
Yale yatılı kolejleri, “yurt” tanımından daha daha fazlasını içeren, "küçük cennetler" olarak adlandırılmalı bence de! Onlar, yerleşik dekanlar ve ustaları, efsanevi okul içi spor takımları, dünya liderlerine ev sahipliği yapan “Yüksek Lisans Çayları”, sahip olunan bağlılık ruhu ve topluluk olguları ile benzersiz bir lisans deneyimi yaşıtıyorlar. Pierson & Davenport  Colleges bunların birer örneği... 
Yale Davenport College
Yale Pierson College -Çağla girmek için kapısını bayağı zorladı :)))
Aynı Harvard gibi, tüm bunların da kapılarında kart okuyucular var. İçeriye giremememize rağmen, dışarıdan görünüşleri, o muhteşem kapılarının içinden birazı görünen avluları ile, sanki zaman tünelinde gibiyiz. Her şey “ortaçağda bir yerdeyiz” hissine kapılmamıza neden oluyor…
Yale Gateways
Yale Student Gateways
Binaların üzerindeki yazılar, kabartmalar ve figürler çok estetik, bazen de eğlenceli... Mesela bu resim, Davenport College Dining Hall servis girişinde çekildi. Şunun şirinliğine bakar mısınız?
Davenport College Kitchen- Murat buraya bayıldı:)))
York- Elm ve Broadway Street kesişme noktası merkezi oluşturmuş. Burada restoranlar, kafeler ve magazalar var. Biz çok sevdiğimiz Au Bon Pain'de harika sandviçlerimizi yedikten sonra, Çağla'nın Yale tişört ve "hoode"lerini almak için Yale Bookstore'a uğradık. 
Broadway Street'in sonundan Tower Parkway'e döndük. Karşımıza daha modern bir mimari ile inşa edilmiş ama dokuyu hiç bozmamış olan bir bina çıktı. Burası Morse& Stiles College. Tam karşısında Payne Whitney Gymnasium var. Burası 1932'de Yale'in görkemli, gotik "Cathedral of Sweat- Ter Katedrali" olarak inşa edildiğinde, dünyanın en geniş spor salonu imiş. Şu anda bile dünyanın içinde herşeyi olan nadir kapalı spor merkezlerinden birisiymiş.
Yale Morse & Stiles Colleges
Morse College'in demir kapısından ilginç bir heykel gördük ve Yale mezunu Claes Oldenburg yapıtı bu devasa pop-art heykeli görmenizi isterim.
Lipstick & Caterpillar Tracks in Morse College
"Swimg Space"binasının önünden devam ederk York Street'e döndüğümüzde karşımıza 1930 tarihli "Hall of Graduate Studies" çıktı. Burası Sanat ve Bilim Yüksek Lisans Okulu.
Hall Of Graduate Studies
Hall of Graduate Studies binasının kemerli kapılarının işlemlerine ve yazı karakterine bayıldık. Özellikle de Çağla...
Hall Of Graduate Studies Gateways
Artık Yale'deki en önemli noktalardan birindeyiz; Sterling Law Buildings and Law Scholl. Belki de bizim için en önemli yereden birisiydi burası...
Yale Sterling Law Buildings
Çağla mutluluktan mest olmuş bir şekilde, yüzünde gülücüklerle pozlar verdi babasına... İlerisi için belki de ne güzel anılar...
Çağla Yale Sterling Law Building'de...
Çağla Yale Law School'da !
En sonunda "Cross Campus"e geldik. Nasıl güzel bir alan var karşımızda kelimlerle anlatamam; kırmızı, sarı ve yeşil ağaçlar ve mükemmel binalarla çevrelenmiş bir parktayız yine...
Yale Cross Campus
Burada ilk dikkatinizi çeken katedral görünümünde bir gotik yapı olarak inşa edilmiş ve 1931 yılında tamamlanmış olan Sterling Memorial Library... Burası 4 milyondan fazla kitabı barındıran, 15 katlı bir kütüphane. Asansörlerin kapıları bile, Tıp, Hukuk, Nakliye, İmalat, Kimya, Tarım Hayvancılık, Tarım, ve Makine İş bölümlerini anlatan, elle yapılan ferforjlelerle işlenmiş. Ancak, kütüphanenin yapımı hakkında en ünlü ayrıntı pencereleri. Toplamda, kütüphanede 3.300 elle dekore edilmiş pencere varmış.
Yale Sterling Memorial Library
2008 filmi Indiana Jones ve Kristal Kafatası Krallığı filmindeki, Ruslardan kaçan Indiana Jones (Harrison Ford) ve Mutt Williams'ın (Shia Labeouf) kovalamaca sahnesinde ortaya çıkan yer bu kütüphaneymiş.
Yale Cross Campus
Cross Campus'teki ilginç noktalardan birisi de "Women's Table. Bu granit çeşme Yale'deki karma eğitimin başladığı 1973 yılının 20. yıldönümünde yani 1999 yılında tasarlanmış. Üzerinde 1701 yılından beri üniversitede kayıtlı kadınların sayıları bulunmakta.
Women's Table

Bu alanda sağda Berkeley College ve solda Bass Library göreceksiniz. Harika binalar...
Berkeley College

Bass Library
Yale Cross Campus
 Yale, binaları, kuleleri, çimenlikleri, avluları, geçitleri, kapıları ve kemerleri ile bir mimarlık eleştirmenin söylediği biçimde "Amerika'nın en güzel kentsel kampüs"ünü oluşturmuş… Ne şanşlı gençler burada okuyanlar. Darısı bizim kızımızın başına !
Yale Mom!
Yale Dad!

23 Aralık 2011 Cuma

MIT ZİYARETİ - SONBAHAR 2011


MIT(Massachusetts Instıtue of Technology), Boston’daki üçüncü günümüzde ziyaret ettiğimiz, ikinci Üniversite. MIT internet sitesindeki “visitor” linkinden, gerekli tüm bilgileri öğrenerek gittiğimizden, parkyeri aramamak için, yine metroyu tercih ettik. Wakefield Oak Grove'dan Orange Line“T”ile Downtown Crossing Station (merkez istasyon)' gidip, Red Line "T" ye aktarma yaparak, MIT-Kendall Square “T” Station (metro durağı)’a indik. MIT haritalarını, kampüs turu ile ilgili bilgileri almak için,  Building 7 (Bldg.7-Rogers Building) -77 Massachusetts Avenue’ya gidip, lobide hemen sağdaki kapılardan girip “Information Center (7-121)”a ulaştık. Burası MİT ile ilgili herşeyi cevaplayan bir kaynak. Burada, 11.00 am’de başlayacak olan öğrenci rehberli MIT turuna katılabileceğimizi öğrendik.
MIT Building 7 (Bldg.7-Rogers Building) -77 Massachusetts Avenue
Haritaya baktığında MIT içinde, adreslerin, binaların ve odaların rakamlarla belirlendiğini farkediyorsunuz. Ne de olsa MIT, sayılar önemli… Mesala, "3-208" ile, bina 3, ikinci kat, 208. oda gösterilmekte. Bu yüzden bir yeri soracağınız zaman elinizdeki haritaya bakıp, numarasını söylerseniz, daha kolay anlaşılıyor!

MIT kampüs vizyonu, hizmet verdiği toplumun hayati, ileri görüşlü ruhunu güçlendirir mimarisi ile, fikirlerin çapraz olarak birbirini beslediği bir altyapıyı oluşturmak olarak belirlenmiş. Çok ilginç, estetik, doğa ve insan dostu yapılar var. İlginç hikayeleri olan heykellerle süslenmiş kampüs. Estetikle zekanın ortak ürünü olan, tam da MIT’ye yakışır şeyler! Alvar Aalto (Baker House), Eero Saarinen (MIT Chapel, Kresge Auditorium), I.M. Pei (Wiesner Building, Green Building, Dreyfus Building, Landau Building), Steven Holl (Simmons Hall), and Frank Gehry (The Ray & Maria Stata Center), tamamı MIT için tasarlanmış binalar ve mimarları.
The Alchemist Statue at Massachusetts Avenue 
Ziyaretçiler kampüs içinde, pazartesi'den cuma'ya kadar, 06:15 am, 07:10 pm. arasında çalışan, ücretsiz, “Tech Shuttle” otobüslerini kullanabiliyor. Bu, hafta sonları ve MIT tatil günleri çalışmıyor. Kendi içlerindeki “Otopark ve Ulaşım Dairesi”, ayrıca tüm MIT mensupları için, MITSaferide” olarak bilinen, MIT kampüs içinde ve çevresinde gece güvenli bir ulaşım aracı sağlıyor. Bu ücretsiz bir hizmet ve ama sadece MIT toplumunun tüm üyeleri kullanabiliyor.

1861 yılında, William Barton Rogers tarafından kurulmasına rağmen, Enstitü, kurucu tüzüğünün onaylanması dört yıl sonra, 1865 yılında, ilk öğrencilerini kabul etmiş.  Temel ilke olarak, mesleki yeterliliğin, öğretim ve araştırmanın eşleşmesi ve gerçek dünyanın problemlerine dikkatle odaklanma ile en iyi şekilde teşvik edileceği olmuş. Bu sene +150 yılını kutlarken, bu temel ilkeyi, bugünde eğitim ve araştırmanın, pratikte dünya için önemi ve uygulanabilirliğini  sürdümenin MIT’nin ana amacı olarak sürdürmekteler.
MIT +150
2009-2010 döneminde, 4,232 lisans ve 6,152 lisansüstü öğrencisi olmak üzere toplam 10,384 kayıtlı öğrencisi varmış. Şu an geçerli akademik yıl için, 115 ülkeden, 391 lisans ve 2,331 yüksek lisans öğrencisi olarak toplam 2.722 uluslararası öğrenci bulunmaktadır. Kadınlar 1871 yılından beri MIT’ye kabul edilmektedir. Şu andaki kadın öğrenci oranı %45civarındadır. Ayrıca kampüste, değişim, ziyaret ve özel öğrenci kapsamında 437 öğrenci varmış. Mimarlık ve planlama Fakültesi (3), Mühendislik Fakültesi (9), Beşeri Bilimler, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi (12), Sloan Yönetim Fakültesi, Fen Fakültesi (6), Whitaker Sağlık Bilimleri ve Fakültesi, Oşinografi ve Uygulamalı Okyanus Bilimi ve Mühendisliği MIT-WHOI Ortak Programı bölümleri ve programları bulunmakta.
MIT +150 in 7-121 Lobby
Saat 11:00 am'de 7-121'de kalabalık bir grup beklemeye başladı. Bunlar, bizim gibi MIT'yi tanımak isteyen ama şimdiden "çocuklarının burada okuduğunun hayalini kuran" ebeveynler ve pırıl pırıl gençlerdi. Bizim grubun rehberi, 3. sınıf kimya öğrencisi olan, voleybol oynayan, ispanyolca bilen ve piyano çalan Brezilya asıllı, oldukça güzel bir kızdı. Tur 7-121 "Information Center" önünden başladı. Çok neşeli ve keyifli bir tur oldu. Günün ilk turuna bu kadar çok talep olduğunu görünce nedense pek şaşırmadık. Tura rehberlik eden MIT öğrencileriyaklaşık 20 kişiden oluşan 10 gruba böldüler hepimizi. Saat 3:00 pm’deki ikinci grupta durum nasıldı bilemiyorum… Bizim grupta Venezüla’dan gelen bir aile ile de tanıştık. Biz yine grubun tek Türkiye temsilcileri olarak, gururla ve umutla yerimizi aldık!
MIT Guided Tour
İlk olarak Stratton Student Center (Bldg.W20)’ye gittik. Burası, yemek yeme alanları (kafe ve restorantlar), kuaförü, bankası, kuru temizleyicisi, terzisi, kitapçısı, marketi, postanesi, bilgisayar istasyonları, fotokopi vb. ihtiyaçları için teknoloji merkezinin bulunduğu, öğrenci merkezine ev sahipliği yapan bir bina. Burada da kendi polis va acil durum merkezleri var.
MIT Bldg.7 (Rogers Building) -77 Massachusetts Avenue
Stratton’dan çıkınca Albert ve Barrie Zesiger Spor ve Fitness Merkezi (Bldg.W35)'ne gittik. Burasının, 2002 yılında açılışından bu yana, MIT kampüs yaşam kalitesi üzerinde büyük bir etkisi olmuştur. Son teknoloji ürünü olan bu spor kompleksi, 450 seyirci oturma alanı,  50 metrelik olimpik sınıfta bir havuzu, ayrıca bir eğitim havuzu, 1,000 metrekarelik bir fitness merkezi ve uluslararası rekabet standartlarına göre inşa edilmiş altı adet squash kortu içerir. 5,000 metrekarelik bir çok aktivite alanında, voleybol, aerobik ve basketbol imkanlarını da sunuyor.Kompleks, 3,700 metrekarelik bir alanında da, spor hekimliği, idari ofisler ve soyunma odalarını içerir. Rehberimiz, ilginç bir bilgi de aktardı bize. Tüm MIT öğrencileri yüzme dersini almak ve bu dersten geçmek zorundaymış. Charles Nehri kenarında olmaları sebebiyle, öğrencilerin güvenliğini garanti altına almak için, bu kuralın konduğunu ve mutlaka uygulandığını söyledi. Son sınıfta dahi olsa, yüzme dersini tamamlayıp, geçemeyen hiç kimse, MIT’den mezun olamazmış.
Zesiger Spor ve Fitness Merkezi (Bldg.W35)
Dışarıya çıktığımızda, rehberimiz bize karşıda bir bina gösterip, kaç katlı olduğunu tahmin etmemizi söyledi. Işıl ışıl görünen binaya dair en yakın tahmin 25 kat oldu, ama o da yanlışmış… 
Bldg.W35'ten Simmons Hall görüntüsü
Simmons Hall (Bldg. 79), mimar Steven Holl ve Perry Dean Rogers Mimarlar işbirliği tarafından, 350 lisans öğrencileri için, on katlı bir öğrenci yurdu ve fakülte olarak tasarlanan bu ilginç bina, bir bilgisayar alanı, fitness salonu, müzik odası ve giriş katında yemek alanı içermekteymiş. Simmons’un bu "cesur" geometrisi, zaten bir Cambridge simgesi olmuş... Binanın parıltılı dışı, anodize alüminyum bir ızgara ile bağlantılı fazla 5,500 pencere ile sarılmış. Bina gündüz yansıttığı ışık ile hava karardıktan sonra ise ışık ile bütün gün parlamakta ve olduğundan daha yüksek olarak algılanmakta. Simmons Hall, Amerikan Mühendislik Şirketleri Konseyi 2004 Mühendisliği Mükemmellik Onur Ödülü de dahil olmak üzere sayısız ödül almış.
Simmons Hall (Bldg. 79)
Bir sonraki yer, Kresge Auditorium (Bldg.W16). 1,200 kişi kapasiteli  bir ana konferans salonu ve 212 kişi kapasiteli The Little Theatre (küçük tiyatro) olan, bu güzel tasarımlı bina 1955 yılında tamamlanmış. Rehberimizin söylediğine göre en son Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg burada öğrenciler hitaben bir konuşma yapmış.
Kresge Auditorium (Bldg.W16)

Hemen yanında silindir şeklinde hiç penceresi olmayan, tepesinde değişik bir çanı olan bir bina gördük. Burası 1955 yılında yapılan bir Chapel (mabet)’miş. Binanın yapısı çok ilginç; dışında hiç pencere yok. Şapelin tabanındaki kemerler yukarı doğru yansıtılarak, iç mekan duvarlarına dışarıdan gelen ışığın parlak noktalar halinde görülmesi sağlanmış.  
MIT Chapel
Sonra tekrar 7-121’e dönüp, ana lobiden, “Infinite Corridor (Sonsuz Koridor)” olarak bilinen merkezi koridora girdik. "Enstitünün omurga"sı olarak tarif edilen, kampüsün kalbinden geçen, 825 metre uzunluğunda bu koridorda, dolaşmak insanı çok etkiliyor. Kampüsteki çoğu bina, birbirine, buna benzer koridorlarla bağlı. Toplamda bu koridorların yaklaşık 7 mil uzunluğunda olduğu yazılıyor.  Biz dolaşırken, bazı kapıların ardında dersler devam ediyor, laboratuvarlarda deney yapanları ve çalışanları görüyorsunuz. Açık bir üniversite bu, sizi dahil ediyor…
Infinite Corridor
Infinite Corridor’da Bldg3.’e geldiğinizde "Design &Manufacturing 1"in panosunda sergilenen, 1. Sınıf makine mühendislerinin, her sene bir konu seçilerek düzenlenen yarışmasının, seçilmiş robotlarını gördük. Bundaki konu Mısır piramitleri olarak seçilmiş. Bu dersi alan her öğrenciden, senenin sonuda, piramit merdivenlerini çıkabilecek ve bu sırada bir şey taşıyabilecek, kendi malzemeleri ile yarattıkları bir robot yaratmaları istenmiş. Yalnız hiçbir şeyi hazır alamıyorlarmış, tüm parçaları kendilerinin tasarlaması ve yapması şartmış. Oradaki mühendislerin nasıl daha yaratıcı olduğunu ve "Ar-Ge" mantığının nasıl algılandığını; bizim gibi ülkelerde ise Ar-Ge'nin yurdışına gidip, nasıl yaptıklarını iyice belleyip, parçaların mümkünse tamamını hazır alıp, bunu da burada niye Ar-Ge adı altında sattığımızı anlamak için bu küçük panouyu ve 1. Sınıf öğrencilerinin çalışmalarını görmek yeterli olacaktır sanırım! İmkan ve vizyon meselesi...

Buradan dışarıya, Killian Court’a çıktık.  Burası resim gibi tasarlanmış bir tören ve ortak kullanım alanı. Roma’nın Pantheon’u örnek alınarak tasarlanmış büyük kubbesi, ağaçlarla çevrili üç kanadı, ve 1,000’den fazla kişiyi alabilen çimenlik geniş alanı  ile kartpostal görünümü veren bir yer. Bu özellikleri ile burası birçok ilginç hacks görmüş…
Great Dome -Killian Court
Bu avlunun bir diğer özelliği ise, MIT öğrencileri her zaman çalışmayıp, çok da eğlendiklerini sergiledikleri bir gösteri alanı olması... Ama bunlar öyle bildiğiniz gösterilerden değil, şapka çıkarılacak, eğlenceli ve kaliteli zekanın göstergesi olan “hack”ler. MIT'de “hack” kelimesi, genellikle MIT topluluğu (ve hatta bazen dünyanın geri kalanı!) için faillerine meydan okumayı ve hem de eğlenceli olmayı amaçlayan, zeki, iyi huylu ve "etik" bir şakayı ya da pratik bir şakayı ifade ediyor. Bunların bilgisayar (ya da telefon) “hack”i ile ilgisi yokmuş, ona "cracking" diyorlarmış. 1989 yılından beri MIT’deki “hack”ler ile ilgili bilgileri daha detaylı öğrenebileceğiniz  internet adresi http://hacks.mit.edu. Ve http://alum.mit.edu/pages/sliceofmit


Cambridge Police Car on The Great Dome 9 Mayıs 1994

Ayrıca en iyilerini sergileyen ve gerçek zekanın nasıl eğlendiğini vurgulayan, Ray ve Maria Stata Merkezi (W32) MIT Gallery of HacksMIT Hacks Galerisi)’ni ziyaret etmenizi de tavsiye ederim. 
Stata Merkezi (W32) - MIT  Hacks Galerisi
Burada Büyük Kubbenin tepesine nasıl yerleştirildiği çözülemeyen kampüs polis arabasının birebir aynısı, sonradan mezun edilip kep bile takmış olan, gerçek boyutlarında bir inek maketini görebilirsiniz… Öğrenciler ineği sonradan ödünç aldıkları restoranta geri götürdüklerinde restoran sahibi "O artık MIT'li oldu geri alamam!"demiş. Bunun üzerine ineğe bir kep giydirilerek, diploma töreni yapılmış ve MIT mezunları arasındaki yerini almış!
Stata Merkezi (W32) - MIT  Hacks Galerisi
Sonra Bldg.2’ye girip, önce MIT’nin ilk kadın mezunu olan Ellen Swallow Richards’ı anlatan "Swallow Lobby"yi gezdirdi ve onu anlattı bize rehberimiz. Bu bilim kadını, 1873 yılında içme suyunun temizliği konusunda çalışmaları olan bir kimyacıymış.  Sonra Matematik Bölümü, Hayden Memorial Library Building ve Beşeri Bilimler, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi dolaşıldı. Bldg.14’den çıkp, McDermott Court’a çıktık. Ortada yine çok ilginç bir heykel gördük. Adı Big Sail (La Grande Voile). 40 foot uzunluğundaki heykel, tamamı Alexander Calder tarafından Fransa’da üretilen ve gemiyle Cambridge’e getirilip burada birleştirilen, 35 parçadan oluşmuş.
The Big Sale, 1965
Bu alanı çevreleyen Walker Memorial (Blkg.50), Yeşil Bina (Bldg. 54) ve Kimya Binası (Bldg. 18) hakkında bilgi alıp, Ames Street"e doğru ilerledik.

Ames Street boyunca ilerlerken, sanat ve teknoloji binası Weisner Building (Bldg. 15), 24 tane tüm gün, 50 tane part-time çalışan doktorun görev yaptığı tıbbi bir merkez olan, Sağlık Hizmetleri Merkezi (Bldg.E23)'nı gösterdi bize rehberimiz. Buradaki tüm öğrencilerin ve kampüs mensuplarının sağlığı işte bu kadar önemli onlar için! Yine ilginç bir tasarımı olan, üçgen şeklindeki Kimya Mühendisliği Binası (Bldg. 66) yı da gördük.
MIT Campus
Bldg.66 ve Bldg. 56’nın köşesinden yine bir koridora girdik. Burası “Athena Computer Cluster”mış.  MIT öğrencileri ve fakülte mensuplarına, 24 saat, 365 gün kesintisiz hizmet veren, 1,000 iş istasyonu, 140 server ve onlarca lazer printer sağlayan bir merkez. Burada Bldg.2’den tekrar Infinite Corridor’a girdik. Bldg.8’deki Edgerton’s Strobe Alley’de fotograf ve serilerin bulunduğu alandan geçip, büyük kubbenin altına Bldg. 10 Engineering Library’e geldik.
Edgerton’s Strobe Alley
En son durak Stata Center (Bldg.32G)'dı. Stata Merkezi, Bilgisayar Bilimleri ve Yapay Zeka Laboratuarı (CSAIL) Bilgi ve Karar Sistemleri Laboratuvarı (LIDS) ve Dilbilim ve Felsefe Bölümü'e ev sahipliği yapan etneresan mimaris ile dikkat çekici bir bina MIT Kampüsü içinde. Yine estetikle zekanın otrak ürünü olan bir yapıyı görüyorsunuz. 2005 yılına Amerikan Mühendislik Şirketleri Konseyi tarafından “Mühendislik Mükemmeliği Büyük Ödülü” ve Amerikan Massachusettes Mühendislik Şirketleri Konseyi tarafından “Sürsürülebilir Mekan Tasarımı Altın Ödülü” ile ödüllendirilmiş.
Stata Cneter (Bldg. 32)
Zaman içinde, dörtgen kampüsün büyümesi ve artan öğrenci sayısı, öğretim üyeleri, personel ve ziyaretçiler ile, "Infinite Corridor"da seyahat MIT meslektaşları için imkansız hale gelince, bir kapıyı açık bırakmaya karar verilir ve Stata Center yapılır. Binanın karmaşık dış yapısına rağmen, iç mekan konsepti basittir:  mahremiyet gerektiren işler veya ortak alanlardan uzak, akustik bir ayrımla bölünme ihtiyacı olan çalışmalar için yer ile işbirliğine dayalı çalışma alanları, salonlar ve halka açık alanlarda bitişik mutfaklardan oluşmakta. Bir tasarım harikası olan binanın amacı, mümkün olduğunca doğal ışığın, alternatif katlar arasında, ofisler, laboratuarlar ve ortak alanlarda binanın içine girmesini sağlamakmış. Büyük cam duvarlar ve çatılar, araştırma mahalleleri ve ortak kullanım alanları arasında görsel bir bağlantı sağlayan üst teras etrafında yer almaktadır.
Stata Center (Bldg. 32)
Stata Merkezi, yağmur suyu yönetim sistemi ile doğal kaynakların korunması için kaydedilen ilerlemeye bir örnek olan, çevre dostu bir bina olarak tasarlanmış. Bir kuru dere yatağına, bitişik çatılar ve çevre plazalardan yağmur suyu toplanıyor ve bir dizi yeraltı toplama hücrelerinde tutuluyor. Bu su, bitkiler ve mıcırlarca süzülüp, sonra da, tuvaletlerde kullanmak için, binanın içinde bir tanka gönderiliyor .Pompalar ise, güneş panelleri tarafından desteklenmiş. Bina, 2004 yılında açıldığında, Pulitzer ödüllü eleştirmen Robert Campbell, Boston Globe’da bina için,", insanların nasıl yaşadığı ve nasıl çalıştıkları konusundaki ciddi düşüncelerini somutlaştıran ve aynı zamanda icadın neşesiyle bağıran, bir mimari çalışma” diye yazmış.

Turumuz bitince bizi tekrar 7-121 Information Center’a getiren güzel rehberimize teşekkür edip, dünyanın en iyi teknik okulu ve en iyilerin yeri olan MIT’den ayrıldık…
Çağla MIT'de!
"Acaba Türkiye yerine Amerika'da doğmuş olsaydım, ODTÜ yerine MIT'de Kimya Mühendisliği okusaydım, nasıl bir hayatım olurdu?" diye düşünürken yakaladım kendimi. Üzülmekten alamadım kendimi, biliyorum saçma. İnsanın yaşadığı coğrafya ve bulunduğu kültür tarafından belirlenen şartlar, nasıl da değiştirebiliyor her şeyi... İşte bu yüzden kızım, bütün bu şartları / farklılıkları / ayrıcalıkları görsün, seçeneklerini bilsin / seçmek için çalışsın,  hayalleri sınır tanımasın, en iyisini ve kendine en yakışanı yaşasın istiyorum. Tüm çabam, gayretim, umudum ve dualarım bunun için...